top of page

ÇALIŞMAYACAĞIM

Çalışmayacağım!!! İyi de efendiler; sen, ben, o çalışmaz ise çalışanı nerede bulacağız!!! O zaman Atlantik ortasında çalışanı bulmanın yolunu da bize gösterin,

Eyyy Sendika Yetkilileri!!!


' İşçi hakları' ve 'işçi özgürlüğüne' eyvallah da, bu gemi denizin ortasında hareketsiz durmayacağını siz de (sendikacılar) biliyorsunuz ve bilmeniz gerekir. Çaresini de yine siz söyleyeceksiniz o zaman, dimi?


Deniz Nakliyatı ve Sendika yetkilileri toplanmışlar 'İşçi Hakları'nı görüşüyorlar. O sırada İstanbul'da bulunan gemilerin Kaptan ve Baş Mühendislerini de toplantıya çağırmışlar. Ben de İstanbul'daydım ve toplantıya katıldım.


Toplantıda bir geminin nasıl yürütüleceği konusunda bilgisi olmayan çoğunluktaydı. Ben yukarıda ki sorumu yöneltince gemiyi tanımayan çoğunluk çok sıra dışı bir soru ile karşılaşmış gibi birbirlerine bakıp sessiz kaldılar. Zaten kendisi 'çalışmak için başvuran işçi, sendika kanalı ile yeterli bir ödenek, (yaşantısı gemide geçtiği için) iyi bir beslenme ve rahat yaşam koşulları ister; 'işçi hakları bunlardır, ÇALIŞMAMAK değil.


Bütün bu gerçeklere karşın, yapılacak bir işte ÇALIŞMAK – ÇALIŞMAMAK seçenekleri işçinin seçimi olarak kabul edildi.


NEHİR SINIFI

Sulzer 6 RD 76 altı silindirli makinesi olan M/V Gümüşpala 1 sayılı silindir gömleği çatlak olarak Pire limanına girer ve yedek silindiri olmadığını Şirkete bildirir. O sırada eş makinesi olan Meriç gemisi de İzmir'dedir. BOD Müdürlüğü Meriç gemisinde yedek silindir gömleği olduğu bilgisini edinince Gümüşpala gemisindeki onarım için şöyle bir yöntem uygulaması girişiminde bulunur: onarım ekibi İzmir'de Meriç gemisine katılacak. Meriç hem ekibi ve hem de yedek silindir gömleğini Pire'de ki Gümüşpala'ya bırakacak. Bu çetrefilli işin yapılması için de beni görevlendirdiler.

İzmir'den kalktık. Pire limanının açığına demirledik. Acentenin gönderdiği bir mavnaya silindir gömleği ile bizler doluştuk ve rıhtımdaki M/V Gümüşpala'ya kavuştuk. Ama kavuşma bizi hem şaşırttı hem de midemizi bulandırdı. Çünkü gemi bok kokuyordu ve bütün koridorlar boklu sularla çalkalanıyordu. Boklu sulara basıp pislenmemek için koridorlara kalaslar koymuşlar. Ayaklarımız temiz (!!!) kaldı ama midemiz alt üst oldu.

M/V Gümüşpala Pire'ye gelmeden bilmem kaç gün önce denizin ortasında tuvaletlerin denize çıkış borusu tıkanıyor. Tuvaletlerden taşan boklu sular koridorlara yayılıyor. Tıkanan boruyu söküp temizlemek gerek. Ama bu boklu işte kimse çalışmak istemiyor. Sendikanın kabul ettirdiği karara göre hazırlanan çizelgeye; çalışması gerekenler “ÇALIŞMAYACAĞIM” deyip imzalıyorlar. Sonuç yukarıda anlatılan rezalet !!!


GENERAL R. GÜMÜŞPALA

Ben gemide çalışıyor olsaydım Şirketimize şöyle bir istek ve öneride bulunurdum:

Çalışıp-çalışmamayı çalışacak işçinin isteğine bırakmayı Şirketimize kabul ettiren sendika yetkilileri deniz ortasında bok içinde kalan geminin temizlenmesi konusunda da bir çözüm yolunu bildiklerini ve bu çözümün en kısa zamanda gemiye iletilmesini isterdim.!!!

Umarsız kalan Kaptan ve Baş Mühendis Pire'ye varır varmaz acenteden bir onarım ve temizlikçi ekibi isterler ve bizim gemiye katıldığımız günün ertesinde çalışmaya başlanır . Kısa zamanda gemi eski temiz duruma getirilir. Böylece üç tarafı denizle çevrili yurdumuz insanının denizcilik düzeyinin nasıl bir komedi olduğu yamuk gülümsemelerle anlaşılır.

Silindir gömleğini değiştirme işine başladık. Çalışmamızın sonuna doğru Şirketten bir haber geldi:

Napoli açıklarında fırtınaya yakalanıp batma tehlikesi geçiren M/V Gençlik Napoli limanına sığınmış, onarım görecek. Onarımı yönetmek üzere benim Pire'den Napoli'ye geçmem isteniyor. “Her ne kadar Pire'de işin sonuna yaklaşılmış ise de, deneme ve denetlemeler yapılırken çıkacak bir aksilik buradaki işi uzatabilir” diyerek Napoli'ye başka bir enspektörün gönderilmesinin daha uygun olacağı savında bulundum. Ama işler yolunda gidince Napoli'ye benim gidişim netlik kazandı.

GÜMÜŞPALA

Napoli'ye uçmak için acente ile görüştüm. “Uçakla Yunanistan'dan çıkış yapamazsın. Yunan yönetmeliğine göre deniz yolu ile Yunanistan' a giriş yapan sadece deniz yolu ile çıkış yapabilir.” Yani liman sınırları dışına yine gemine dönmek üzere gemici olarak çıkabilirsin. Turist olarak değil. “Peki, ne yapmamız gerek?” diye sordum. “Kolayı var” dedi acente. “Beyrut'tan kalkan bir Yunan feribotu yarın Patras'a yanaşacak ve oradan İtaya'da Brindisi limanına gidecek. O feribot ile Yunanistan'dan çıkış yapabilirsin.” Bu cuk oturan rastlantıya acente ve ben çok sevindik.


Acente İstanbul'lu bir rum. Çok güzel Türkçe konuşuyor 1950'lerde DP'nin aptalca siyaseti ve kışkırtmaları sonucu Türk serseri takımının Rum'lara saldırması sonucu bazı Rumlar Yunanistan'a göç etti. Acente onlardan biri. Ama burada da mutlu değil.

“Türkiye'de bize 'Rum piçi' derlerdi; burada da 'Türk piçi' diyorlar. Yani değişen bişey yok.” diyerek İstanbul özlemini dile getirdi.


Ertesi gün feribot geldi. Bindim. Akşam yola koyulduk. Feribotun yemek ve kahve salonunda bir masada oturuyorum. Yan masada biri odun gibi şişman, öbürü kürdan gibi sıska iki kişi tavla oynuyorlar ve Türkçe konuşuyorlardı. Eh! Memleketimden bir parça görmüş gibi elde olmayarak kulak konuğu oldum.

Ertesi sabah salonun büfesinde şişman tavlacıyı gördüm. Çay içiyordu. Ben de büfeye yanaşarak bir çay söyledim.


“Tavlayı kim kazandı” diye sordum, tepeden inme.


Adam birdenbire kızardı, morardı, sarardı, fal taşı gibi açılan korkulu gözlerle bana baktı. Çok korkmuştu; ama ben onun bu davranışından ondan daha çok korkmuştum. Tam o sırada zayıf arkadaşı geldi. Bizim olağan dışı, korkulu ve sıkıntılı duruşumuzu gördü. Kendisi daha dingin, soğukkanlı ve güven veren bir tutum takınarak bizi selamladı. Benimle konuşmaya başladı. Hal, hatırdan sonra İngiltere'ye tatil yapmaya gitmekte olduklarını söyledi ve “ bu yıl patronlarının çok yorucu işlerini yaptıklarını, patronları da onları böyle bir tatil ile ödüllendirdiklerini” ekledi. Ben de nereden gelip nereye gittiğimi ve ne ne olduğumu, ne yaptığımı anlattım.


Birindisiye yanaştık. Nasıl olduysa, ben yine çıkış sırasında bunlarla yanyanaydım!!!

“İsterseniz biz sizi Napoli'ye bırakalım; bizde araba var” diye bir öneride bulundu zayıf olan.

“Teşekkür ederim. Çok iyi olurdu ama olamaz, çünkü benim Napoli'ye gidişimi düzenlemesi için Şirket Birindisi acentesine yönerge gönderdi; acente şimdi hazırlığı yapmıştır ve beni bekliyorlardır.”


Çok şükür ayrıldık ama içime oturan büyük bir korkunun etkisi bir süre içimde kaldı. Sizde anlamış olmalısınız; bunlar uyuşturucu kaçakçısı. Malı yerine ulaştırmadan yakalanırlarsa, benim ele verdiğimi düşünerek benim peşime düşerler korkusunu bir süre yaşadım.


Tren ile Napoli'ye gittim. Sanki benim koruyucu meleğimmiş gibi Gençlik gemisine sığındım. Eh, biraz rahatladım sayılır.


Gemide Süvari Kaptan Coşkun Yurtkoru (Gv.64), Baş Mühendis Sarı Ziya (Ziya Olpak), 2. Kpt.Soner Yaman (Gv.69), 2. Çarkçı Bahriye'den Özger Bey görevliydiler.



2.Kpt. Soner Yaman başlarına gelenleri bana anlattı:

“Napoli açıklarında çok sert bir hava ve ağır denizlerle boğuşurken sabah vardiyamdan sonra yatakta uyumaya çalışıyordum. Birden Çoşkun Kaptan benim kamaraya hızla dalıp “Kalk Soner Kaptan, can yeleğini giy, herkes can yeleklerini giysin, makine dairesi su alıyor, hayatımda ilk defa SOS verdim “ dedi. Büyük bir panik içinde olduğunu anladım ve içimden Allahım beni de  panikletme, sakin olayım diye dua ettim.

Hemen makine dairesine indim. Sintine suyu;sintine saclarını aşmış durumdaydı. Başlarında 2. Makinist Özger Bey ile bütün personel sintineyi dolduran deniz suyunun nereden geldiğini arıyorlardı. Ben makine dairesi üst platformdan onlara bakarken en alt  platformdaki bir sacı kaldırdıklarında fışkıran hırçın bir su sütunu ortaya çıktı.  Kopan valf bağlantısından su fışkırıyordu. Özger Bey'le arıza bulundu değil mi diye işaretleştik ve evet anlamında elleriyle yanıt verince direkt Köprüüstünde Süvarinin yanına giderek suyun nereden makine dairesine girdiğinin bulunduğu ve gereğinin yapılacağını söyledim.


Bütün bu iyi gelişmelere karşın kısa bir süre sonra aniden elektrikler kesildi ve ana makine durdu.


Makine dairesinde bulunan tonlarca su geminin yalpası ile çalkalanarak jeneratörün içine sıçrıyor ve elektrikler kesilince ana makine duruyor.




O sırada mürettebattan bir iki kişinin çok korkarak ağladığı haberi geldi. Gemi Kaptanıyla ne yapmamız gerektiğini konuşurken geminin üzerinde bir helikopter görününce Çoşkun Kaptan korkanları helikoptere verme görevini bana verdi. Yanıma bir gemiciyi alıp korkan iki kişiyi helikoptere vermek için geminin kıç tarafında gerekli hazırlığı yaptım. Helikopter can halatını sarkıtmıştı. Ama geminin sert yalpaları can halatını yakalamayı zorlaştırıyordu. Gemiciye “küpeşteye tutun ve halatı yakala ve çok korkan aşçıbaşıya ver” dedim. Ama o halatı vermek yerine kendisinin helikoptere çekilerek kurtarılma hakkını önceden kullanmayı yeğledi. Helikopter gemiciyi aldı gitti. Daha çok panikleyen ve ağlayan Aşçıbaşıyı “helikopter yine gelecek o zaman seni vereceğim” diyerek avundurmaya çalıştım. Ama havanın daha kötüleşmesi neden ile helikopter bir daha gelemedi.


Ana makinin durmasıyla deniz ve rüzgarın etkisi daha da arttı ve büyük, sert yalpalara düşmeye başladık. Krom olan yükümüzü yüklerken ben bütün ağırlığımı koyarak tüm ambarlarda kürekle hap yaptırdım ve her ambardaki yükün tepelenmeleri tamamen etrafa yaydırıp düz duruma getirtip geminin yalpaya düşerek ambarda yükün kaymasını önlemiş oldum. Eğer hap yaptırmasaydım maden yükü gemi yalpaya düşünce kayacaktı ve alabandayı delip, bırakın ambara verdiği hasarı geminin batmasına bile yol açardı.”

”Dalgalara baş tutsun diye baştaki gemi demirini denize verdik. Ama gemi başının çok fazla ve sert olarak yükselip alçalması zincirin kopmasına ve demirin denizin dibine düşmesine neden oldu.


Bu arada bir römorkör geldi. Bizi Napoli limanı çekti. Böylece hiç can kaybı olmadan bu bu kötü serüveni atlatmış olduk.


Bu olayda hasar gören jeneratörler ve baş ırgat başta olmak üzere bütün aksaklıklar ve bozuklar ele alındı. Onarım 40 gün sürdü. Gemiyi selametle uğurladım. Ben de Türkiye'ye döndüm.


Bu vesileyle 2. Kaptan Soner'i tanıdım. Zeki, çalışkan, bilgili ve işini soğukkanlılıkla yürüten bir Okuldaşımı tanımakla mutlu oldum.






1 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

Bunu yazan kim acaba?


Beğen

Bize Ulaşın

YDO RUHU

Bu sayfada görmek istediklerinizi,

Fikirlerinizi Bizimle Paylaşın   

YDO okul brövesi

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page