top of page
Yazarın fotoğrafıAlper Akpeçe

Güneydoğu Asya Maceraları - Bölüm 3

Güncelleme tarihi: 17 Eyl

Akay Viran YDO Gv. 81


Riau Adaları Pulau Babi , Kelonglarda Yaşam


Singapur’un 1800'lerin ilk çeyreğinde, zamanın Johor Sultanı tarafından İngilizlere satılmasıyla beraber, tüm bölgenin kaderi de değişmeye başlıyor. Johor, Singapur, Riau ve Linga adalarında hüküm süren Johor Sultanlığı, Singapur’un coğrafi olarak ortada kalmasından ötürü Johor’dan ayrılıyor ve Riau - Linga Sultanlığı kuruluyor. Bu sultanlık, şu anda bizim kullandığımız Türk Bayrağını bayrak olarak alıyorlar. 



Bugün Malezya’nın 13 eyaletinden 5’inde hâlâ ay-yıldızlı bayraklar kullanılıyor. Yine aynı şekilde, tüm bölgede Sumatra’nın en kuzeyindeki Aceh dahil birçok eyalet ve bugün Endonezya bayrağı altında birleşmiş sultanlıklar, yine aynı şekilde ay-yıldızı bayraklarında kullanıyorlar. Zamanında Osmanlı Devleti ile Malay Sultanları arasında çok sıkı ilişkiler olduğu biliniyor.


Öyle ki, bugün Johor Eyaleti'nin başkenti olan Johor Bahru şehrinde, bugün müze olan ve Johor Sultanı için inşa edilen saray, Dolmabahçe’nin mini bir kopyası sayılabilir. Johor Sultanı Abu Bakar, İstanbul’u II. Abdülhamit zamanında, 1869’da ziyaret ediyor ve kendisine



Osmanlı Hareminden Çerkez Rukiye Hanım ve kardeşi Hatice Hanım gelin olarak veriliyor. Tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna söylenmiyor tabii... Ben de 1995 senesinde, yani Singapur’a geldikten 2,5 sene sonra Johor’a damat gidiyorum. İşte böylesine Türk etkisinin yoğun olduğu bir bölge olan Riau adalarında, Rising Tide ile seyir yaparken tarihin tozlu sayfalarının arasında sıkışmış enteresan hikayeler de gün ışığına çıkıyordu. Hiç ummadığımız bir anda "Benim büyük dedem Türk'tü" diyen birçok insanla tanıştık.



Riau adalarının insanlarının büyük kısmı, geçen macerada da söylediğim gibi Bugis, yani hayatlarını deniz üzerinde geçiren insanlar. Böyle olunca da onlarla uyum sağlamamız çok kolay oluyor. Batam adasının batısında kalan onlarca adanın çoğunda Bugisler, denizin üzerine çaktıkları ağaç kütüklerinin üstüne inşa ettikleri "Kelong" denilen evlerde yaşıyorlar. Aslında sadece denizde değil, karada da inşa ettikleri köylerde evlerin bir kısmı yine kütükler üzerinde.


Bunun asıl nedeni, selden ve yabani hayvanlardan korunmak. Aynı zamanda, evin altında bir hava bırakılarak sıcağın etkisini azaltmak. Bu Kelong'larda doğal olarak elektrik ve su yok. Bu nedenle denizin üzerinde çok ilkel koşullarda, hayatlarını sandallarıyla karaya gidip gelerek geçiriyorlar. Çocuklar her sabah okula bu sandallarla gidip geliyorlar. Bazı sandallarda kıçtan takma motorlar var ve çocuklara servis yapıyorlar. Kimi sandallar pazarcılık yapıyor. Pulau Babi, Batam adasının batısında, bir kısmı adanın üstünde, bir kısmı da denizin üstüne kurulu derme çatma Kelong'lardan meydana gelen hafif meşrep bir ada!


Anwar’a teknede temizlik yapmamız gerektiğini, o nedenle de bize temizlikçi bulup bulamayacağını sorunca, "Söz konusu olmaz" deyip hemen sandalına atladığı gibi Pulau Babi’ye gidiyor. Kısa bir süre sonra da 5 tane genç kadınla Rising Tide’a geliyor. Sonradan öğreniyoruz ki zaten burada yeterince meşhur olmuşuz ve ilgi odağı durumundayız...


Pulau Babi’de akşamları gece kulüplerine dönüşen Kelong'larda çalışan genç kızlar, Anwar’ı görünce "Ben gideyim" diye sıraya girmişler. Yani Anwar’ın bize temizlikçi bulması için hiçbir çaba sarf etmesine zaten gerek kalmamış. Böylelikle Rising Tide tepeden tırnağa temizleniyor. Akşam da bizi Pulau Babi’ye davet ediyorlar.


1993'te Pulau Babi işte böyle bir batakhane iken, 2023'te geldiği yer gerçekten inanılmaz. Artık Singapur’dan direkt feribot seferi düzenlenen bir eğlence adası olmuş durumda. Pulau Funtasy adı verilen bu adalarda sefalet şekil değiştirerek devam ediyor. Fakat adaların şekil değiştirmesi ve buralara Çinli yatırımcıların parayı akıtarak tropik cennet vaatleriyle doğayı yok etmeleri, Bugislerin canına okumalarına yetmiş ve de artmış. Ne yazık ki Bugislerin yaşamı bitirilmiş. Eskiden 10 mil ötede olan Singapur’a bakıp "Keşke oraya gitsek" diyen Bugisler, artık kendi adacıklarının üstüne çöreklenen bu modern eğlence adalarında karın tokluğuna çalışıyorlar. Kelong'lar yerlerini betondan yapılan Kelong'lara bırakıyor. İnternette pazarlanan tatil köylerine dönüşen bu adacıklarda yaşayan Bugisler, buraları terk ediyorlar.




Pulau Babi günlerimizden birinde Sekupang Feribot İskelesinden kalkan 19:00 Singapur feribotuna yetişmek için acele ederken, iskelede elindeki bavulu zorla çeken bir kızı görünce dayanamadım! Yardım talebime de "Hayır" denmeyince, bavulu kaptığım gibi çekmeye başladım. Bavulu kıç üstüne konulan rafa koyarken bavulun yerinden kalkmadığını görünce kendime sormadan edemedim; acaba taş mı var içinde diye. Numarasız olan koltuklardan güzelce iki tane seçtim ve yan yana oturduk. Çat pat İngilizce bilen kızla konuşmaya başlayınca, Singapur’da İngilizce kursuna gittiğini ve amcasının yanında yaşayan bir Bugis olduğunu öğrendim. Tabii cep telefonları o sene çıktığı için birbirimize telefon numarası falan veremedik. Sadece adreslerimizi bir kâğıt parçasına yazdık. 25 dakika süren feribot yolculuğumuzun sonunda Singapur’da World Trade Center İskelesine yanaşan feribottan beraberce indik ve ben centilmenliğimi sürdürerek bavulu çekmeye devam ettim. Önce pasaport ve ardından gümrük bankosuna gelince…


Gümrük memuru bana elimdeki bavulu açmamı işaret etti ve sordu: "İçinde ne var?" diye sordu.

O anda hata yaptığımı anlamıştım ama iş işten geçmesine saniyeler kala, “Bavul benim değil, Bugis kızın” deyiverdim.

“Açın” talimatıyla kız bavulunun kilidini açtı… Bavul ağzına kadar tek tek yağlı kâğıtlara sarılı sabun kalıplarıyla doluydu. Aynı anda bavul, ben ve Bugis kızı dertop edildik ve içeriye küçük bir odaya alındık. Etrafımızı saran Singapur Gümrüğü ile ilk tanışmam böylece gerçekleşiyordu. Kafamın içinde boynuma geçecek ipin düğümünün izbarço düğümü olursa belki daha çabuk ölürüm gibi gerçek ötesi korku senaryolarıyla dolmaya başlayan beynim zonk zonk atmaya başlamıştı. Çünkü Singapur’a uyuşturucu sokmanın cezası idamdı ki bugün hâlâ bu ceza değişmedi ve kesintisiz idamlar devam ediyor.

Bu dakikadan itibaren yaşadıklarımı anlatmam gerçekten çok zor. Kim olduğumu anlatmam uzun bir zaman aldı. Allah’tan memurlardan birisi, bizim Singapur’a gelişimizde Raffles Marina'da çekilen TV5 haberini hatırladı da Singapur’da ne yaptığımı az da olsa anlamışlardı.

Bavulla ilgimin olmadığını, aslında bavulun sahibiyle ilişki kurmaya çalıştığımı anlatmam ise pek bir işe yaramıyordu. Bir yandan da sabun kalıpları tek tek parçalanıyor ve içlerinde eroin bulmak için can atan memurlar arada sırada yan gözle “Hazırlan, ip boynuna geçecek yakında dercesine” bakışlar atıyorlardı.

2 saatin sonunda kızın taşıdığı bavuldaki kalıpların sadece sabun kalıpları olduğu, içlerinde hiçbir uyuşturucuya rastlanılmadığı anlaşılınca beni serbest bıraktılar. Aslında serbest kaldığıma sevinmeme rağmen maalesef o gece 7 yaşımdan beri hastası olduğum klasik batı müziğinin Singapur’da her cumartesi düzenlenen saat 20:30'da Victoria Concert Hall’da verilen Singapore Filarmoni klasik batı müziği konserine gidemedim. Üzüldüğümü söyleyemesem de yalan olur.

Bavullardan çıkan kalıplar nasıl parçalanarak un ufak edilmişse, benim de o gecem bir Bugis kızına yardım etme girişimim nedeniyle paramparça olmuştu. Gümrükten çıkarken bir gümrük memuru beni çağırdı ve bana Singapur’daki hayatımın en başında en önemli dersi verdi: bir daha hiç kimsenin bavulunu taşımamam ve özellikle de Bugis kızlarından uzak durmam gerektiğini söyledi.


Burada “Black Magic”in çok yaygın olduğunu, ister inanayım ister inanmayayım, çok farklı türde yapılan büyülerle özellikle “Orang Putih”lerin yani “Beyaz Adam”ın çok ideal hedef olduğunu izah etti. Evet, zerre kadar inanmasam da daha sonraki yıllarda Malezya’da mahalle aralarında bile “Bomoh” yani şaman denilen büyücüler olduğunu kendi gözlerimle gördüm ve hatta bizzat bir terapiye alet edildim. Şimdilik o kısma girmeden maceramın bu kısmını tamamlayayım. Gümrük memurunun sözlerini ne kadar takip ettiğim biraz şüpheli ama bu bölgede yaşadığım süre içerisinde beni götürdükleri Bomoh haricinde hiç kötü bir insanla karşılaşmadım. Gümrükten aklanıp çıktıktan sonra da Bugis kızını binanın dışında bekleyip, benim “Duldul”la evine kadar götürdüm.


Daha sonra ne o beni ne de ben onu bir daha bulamadık… Adres yanlış çıkmıştı. Bavulu taşıdığımla ve dersimi aldığımla baş başa kalmıştım.


Konser mi? Ne oldu? Ancak sonuna yetişebilmiş ve beni bekleyen arkadaşımdan iyi bir zılgıt yemiştim.


Gelecek macera: “Bomoh” ve Malezya Güney Çin Denizi adaları.

87 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page