DENİZE EKİLENLER, Kaptan Ferit Biren Gv.51
- Alper Akpeçe
- 17 May 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Eki 2024

Ferit Biren'in adını ilk defa yıllar önce kitaplığımda bulunan “Kiralama ve Deniz Nakliyatı Terimleri” adlı sözlükte gördüm. Bu kitap, orijinali yazar J. Bes’e ait olan ve 1951'de art arda iki baskısı yapılan “Chartering and Shipping Terms” adlı eserin Türkçe çevirisidir. Ferit Biren, henüz otuz yaşında iken J. Bes’ten izin alarak 1964 yılında bu çeviriyi yapıp yayınlamış, kitap büyük ilgi görmüştü. Kendisine ilk sorum bu kitapla ilgili oldu: Bu düşünce nasıl ortaya çıkmıştı?
O yıllarda denizcilik terimlerine hakim olmayan armatörler, yabancı dil bilen Rum asıllı insanları çalıştırırlarmış. Bu kişiler, yurtdışı muhataplarla iletişim kurmalarını sağlarmış. Ferit Bey de buradan yola çıkarak bir kitap ihtiyacı olduğunu hissetmiş ve çalışmayı yaparak kitabı yayınlamış. Düşünebiliyor musunuz? Genç bir denizci, hiçbir maddi destek olmadan mesleğine duyduğu saygı ve çabayla bu eseri ortaya koymuş. Sonraki yıllarda, denizcilik üzerine Yeni Gazete, Hürriyet, Milliyet, Dünya ve Cumhuriyet gazetelerinde ve bazı dergilerde yazılar yazmıştır. Ayrıca, Deniz Ticaret Odası’nın kuruluşunda en ön saflarda yer almış ve bu konuda oldukça fazla emek harcamıştır.
Türkiye’de konteyner taşımacılığı araştırmam sırasında "Konteyner Taşımacılığı" adlı kitapta Cezmi Biren’in adını gördüm. Amiral Cezmi Biren, Ferit Biren’in öz halasının oğludur.
Yüksek Denizcilik Okulu’nu birincilikle bitirince, o dönemde yeni mezunlar 250 lira maaşla iş bulabiliyorken, armatör Haşim Mardin kendisini o kadar beğenir ki 750 lira maaş teklif ederek işe alır. Yıl 1951'dir. İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, ekmeğin karne ile alındığı yıllar geride kalmıştır. Ferit Bey, Bakır gemisiyle yaptığı Almanya seferine dair şöyle diyor: "Almanya tamamen yerle bir olmuştu. Gemimizi gören Alman kadınlar, gemide çalışmak, hizmet etmek, patates soymak, yemek yapmak, çamaşır yıkamak gibi işler için birbirleriyle yarışırdı. Çünkü savaş Almanya’yı perişan etmiş, elde avuçta hiçbir şey kalmamıştı. Erkek nüfus adeta yok olmuş, kadınlar ise toplumu ve ailelerini ayakta tutmaya çalışıyordu. Orada, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı'na girmemekle ne büyük bir felaketi ucuz atlattığını anladım."
Yıl 1954, ben Raman Tankeri’nde üçüncü kaptanım. Basra Körfezi’nden Liverpool’a ham petrol taşıyoruz. Orada gemiye özel bir survey yapılacak ve ardından gemimiz Almanya’ya tamir için çekildi. Burada yaklaşık 5-6 ay kaldık. Geminin işi bitti ancak Almanlar, para henüz gelmediği için gemiyi serbest bırakmadı. Patronumuz Haşim Bey, Türkiye’de bankaya parayı yatırmıştı ancak döviz darlığı nedeniyle Almanya’ya transfer gerçekleşememişti. Dekontlarıyla Almanya’ya geldi ama Almanlar haklı olarak para gelmediği için gemiye çıkış izni vermedi. Bir gün Haşim Bey bana “Ferit, böyle olmayacak; gemiyi buradan kaçırmak zorundayız,” dedi. Ay, Şubat’tı; dondurucu bir kış vardı, deniz donmuştu. Geminin yanında bir römorkör ve içinde iki nöbetçi vardı. Tüm olasılıkları düşünüp hesapladık ve sabaha karşı gemimizi tersaneden kaçırdık. Römorkör desteği ve kılavuz olmaksızın çıkmak çok zor, hatta imkansız ve tehlikeliydi ama biz bunu başardık. Römorköre gemiden su sıkarak atlattık ve kaçıyorduk. Tam başardık derken önümüze silahlı iki hücumbot çıktı ve ateş etmeye başladılar. Mecburen gemiyi durdurduk. Gelen askerler üzerimize silah doğrultmuş bekliyordu. Haşim Bey, “Silahlarını indirseler yeter, zaten üniformaları caydırıcı” dedi. Askerler silahlarını indirdiler ve biz mahkemeye çıktık. Cesaretimiz onlarda hayranlık uyandırmıştı. Bu arada paralar Almanya hesabına geldi ve gemimizi alarak yolumuza devam ettik.
Ferit Bey’in annesi ve babası o daha ortaokuldayken boşanmış, babaannesi ona bakmıştır. Babası, emekli Dr. Adnan Biren, daha sonra bir hanımefendiyle evlenmiştir. Bu hanımefendinin önceki evliliğinden bir kız çocuğu vardır ve bu kız çocuğu, Ferit Bey’in ileride hayat arkadaşı olacak hanımefendidir.

Ferit Biren, 1929 yılında Diyarbakır’da doğmuş; aslen İstanbulludur. Babası askeri doktor olarak Diyarbakır’da bulunduğu için burada doğmuş. O yıllarda Diyarbakır’da eşkıyalarla mücadele vardır; babası da bu operasyonlara sağlıkçı olarak eşlik etmiştir. Babası bahriyeye geçip Yavuz Zırhlısı’nda baştabip olur; Ferit Biren, ilk, orta ve liseyi İstanbul’da okur. Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra, Yüksek Denizcilik Okulu’na gider ve okulu birincilikle bitirir. Mükafat olarak kendisine üç altın saat hediye edilir.
Ferit Biren’in bir diğer özelliği ise ülkemize konteyner taşımacılığı yapabilen ilk RO-RO gemilerini kazandırmış olmasıdır. 1956 sonrası yıllarda deniz taşımacılığında devrim yaşanır, konteyner taşımacılığı hızla yaygınlaşır. 1971’den itibaren bu gelişmeyi yakından incelemeye başlayan Biren, konteyner limanlarını ve tersaneleri ziyaret eder ve bilgi toplar. 1976’da ise kendi adına bir gemi yaptırma kararı alır. Norveç’e giderek projesini sunar. Norveç’te sosyalist hükümetin desteğiyle yüzde on peşin ödeme, kalan yüzde doksanını ise üç yıl geri ödemesiz olmak üzere altı aylık taksitlerle 15 yılda ödenmesi şartıyla M/V Adnan Biren ve M/V Transdeniz gemilerini 1979’da teslim alır. Ancak, 1980’de askeri darbe gerçekleşir. Gelen ödemeler karşısında gemileri devretme kararı alırlar ve devlete gemileri işletmesi için devrederler. Ne var ki işler beklendiği gibi gitmez ve şirket hissedarları hisselerini Erol Aksoy’a devredince Aksoy, Transbalkan’ın patronu olur. Devletin bu şekilde gemilere el koyduğu sırada Ferit Bey’in kardeşi Işık Biren, Koramiral olarak Milli Güvenlik Konseyi’nde görev yapmaktadır. Ancak ne Ferit Bey bir yardım talebinde bulunur ne de kardeşi müdahale eder; gemiler elden gider.
Kaptan Ferit Biren, bu anıları ve hayatındaki diğer detayları “Denize Ekilenler” adlı kitabında anlatır. Türkiye'nin en önemli yıllarına dair bir deniz emekçisinin değerli tanıklıklarıdır.
12 Aralık 2019’da aramızdan ayrılan Kaptan Ferit Biren’i rahmetle anıyoruz

299 SYF. UZAK YOL KAPTANI FERİT BİREN'İN 1950 VE 2003 ARASI ÇEŞİTLİ DERGİ VE GAZETELERDE YAYIMLANAN DENİZCİLİK TARİHİ YAZILARININ DERLEMESİDİR. Yayınevi : Lebib Yalkın Matbaası, 2003
https://www.marinedealnews.com/ferit-biren/ alıntı yapılmıştır.
2014 yılında Beşiktaş ta bulunan Deniz Müzesi’nde açtığım konşimento sergime Kaptan Refik AKDOĞAN ile birlikte katıldı. Kendisini gördüğüm anda aklıma Nazım HİKMET’in “Kurtuluş savaşı destanı” adlı şiirindeki Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlatan şu dizeler aklıma geldi;
Sarişin bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri cakmak cakmakti.
Yürüdü uçurumun kenarina kadar,
eğildi durdu.
Biraksalar
ince uzun bacaklari üstünde yaylanarak
ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacakti.
Süvari Bey Bana Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anımsatmıştı, şimdi sohbetimizden anlıyorum ki tam bir Mustafa Kemal ATATÜRK hayranı ve bilgesi ile karşı karşıyayım. Zaten çevresinde bu yönü ile oldukça haklı üne sahipmiş. Atatürk’ü ve günümüzde Atatürk’e yapılan çirkin saldırıları soruyorum kendisine, aynen şunu söylüyor bana. “Bu saldırılar…
“Kaptan olarak kullanılması deniz kültüründe çok doğru değildir, çünkü minibüs şoförüne, otobüs şoförüne, kayık kullanana, torpille amatör yat ehliyeti almış ama hiç denize açılmamış olana da kaptan diyorlar, bizlere denizde Süvari Bey derler, bu daha şık denizcilik kültürü açısından” Ferit Biren